Mubarek bir aya girdik. Bütün herkezin Ramazan ayını kutlarken Ramazana çocukça bakabilmek, çocukluğumuzun o güzel ramazanlarına bir gezinti yapabilmek için aşağıdaki yazıyı alıntıladım. Umarım beğenirsiniz.
Ramazanınız mubarek olsun.
Hayırlı ramazanlar (halime gürbüz) | ||
Ramazanda çocuk olmak, yarı tok, ama tam mutlu olmaktır... “Tekne orucu” tutmaktır... “Tekne/paşa/kuş orucu”, çocukların yarım günle başlanarak bütün gün oruç tutmaya hazırlanmasıdır... “m” şeklinde martı çizebildiği yaşlardan başlayıp, yaz tatilinde Kaportacı Yalçın’ın yanına çırak verilecek yaşa gelmeden önceki zaman aralığındadır. Ramazanda çocuk olmak, oruç sevdasıyla gözleri ovuşturmaya bile takati olmaksızın sahurda el yordamıyla yemek yemektir. “Susarsın bak!” ikazlarıyla su stoklayıp ertesi gün mahalle maçında lök lök etmek, yahut imsağa bile varmadan yatağı göle çevirmektir... Mini bedenin iradeye kâh yenilgisi kâh zaferidir. Bazen de dayanamayıp, “Allahım orucumu açıyorum” cümlesiyle yemek, “Allahım orucumu kapatıyorum” diyerek oruca devam etmektir... Ramazanda çocuk olmak, ayakları terliğin önünden fırlattıra fırlattıra koşarak pide kuyruğuna dalmak, avuçtaki bozukları tezgâha savurarak pideyi kapmak, kuyruktakilerden fırça yememek ve kolu sıcak pideye yaktırmamak için bu defa daha hızlı koşmaktır. İftar saatinde gözü cami şerefelerine dikmek, menzildeki bütün cami kandilleri yanana dek nöbet yerini terk etmemek, hazır olunca da avazı çıktığınca bağırmaktır! Ramazanda çocuk olmak, iftara misafir geldiğinde sevinmektir. Çay faslında tepsi ardından elde şekerlikle gezinip, bir aferin, bir maşallah duyana dek tribünlere oynamaktır... Ramazan hatırına uslu, sabırlı olmaktır. Misafir “kardeşi” ittirmemek, burnunu ısırmamak, uyuyakalmışsa göz kapaklarını açmaya çalışamamak, yeni bebeği post modern bir oyuncağa çevirse bile kafasını duvara duvaraa duvaraaa vurmamaktır... Ramazanda çocuk olmak, bir büyüğün eline eteğine takılıp teravihe gitmektir... Herkes secdedeyken tavan çinilerini incelemek, ‘büyük adam oldum ben’ havalarıyla yalandan öksürmek, belki de bir daha hiç yakalanmayacak huşuyla ibadet etmek, sonra da ön saflardaki arkadaşa “pısst, Necmiiiiğh” diyebilmektir... Yandaki arkadaşın eteğine basıp koro halinde kikirdemek, az önce incelenen tavanın akustiğinde yankı bulan enseye “şrakkk” sesiyle, yahut yabancı bir teyzenin etinizi burkarkenki “kikirdemeyin” ikazıyla feyiz dolmaktır!.. Veleddallin’den sonra cemaatle birlikte olanca gücüyle “Amiiin!” diye bağırmak, masumiyeti de, tebessümü de kaybetmemek, et burkan o yabancı teyzenin dizinde tesbih çekerken uyuyakalmaktır... Ramazanda çocuk olmak, tertemiz avuçları açıp, mantıktan, riyadan bağımsız yakarmaktır. “Allahım, orucumu kabul et. Annemi babamı koru, annem bayramda şekeri yasaklamasın, salonda gofret ağacı çıksın, bana minik bir kedi gönder, bu seferki pireli olmasın, mmm bir de kimse masa örtüsünü yaktığımı fark etmesin, amin...” Ramazanda çocuk olmak, iftar kadar mutlu olmaktır... Ninem diyor ki: Açlık ne yedirtmez, tokluk ne dedirtmez. |
Ramazanınız mubarek olsun.