netteki eviniz......
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
netteki eviniz......

kasabamız, sosyal, kültür ve siyaset


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

ALINTI: Mütarekeci, hain,haddini aşan basın.

2 posters

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1ALINTI: Mütarekeci, hain,haddini aşan basın. Empty ALINTI: Mütarekeci, hain,haddini aşan basın. Perş. Mayıs 06, 2010 8:53 am

Itri

Itri
HİPERAKTİF ÜYELERİMİZ DEN
HİPERAKTİF ÜYELERİMİZ DEN

DİNLEYİN ORGENERAL BAŞBUĞ - ALINTI- AHMET ALTAN
Edep sınırlarını epeyce aşan, saygısız ve küstah bir üslupla bizi “hainlikle”, “mütareke basınından da beter olmakla” suçladınız.
Ciddi bir ülkenin ciddi bir genelkurmay başkanı, birisini “hainlikle” suçladığında mutlaka elinde kanıtlar vardır ve hainlikle suçlanan adam derhal bu ağır suçtan yargılanır.
Ama siz ciddi biri olmadığınız, mahalle kahvehanesinde konuşur gibi aklınıza geleni söyleyip, suçlamalar uydurduğunuz için, hayatlarını “asker yandaşlığına” hasretmiş bir iki utanmaz yazar taslağından başka kimse sizi ciddiye almadı.
Söyledikleriniz en fazla, “hain olduklarını genelkurmay başkanından öğrendiğim adamlar kanıma dokunduğu için onları vurdum” diyecek bir yeni yetmenin herhangi bir girişimine “altlık” olmaktan fazla bir anlam kazanmadı.
“İhanet” ciddi bir suçtur.
Darbe planı hazırlamak “ihanettir” mesela.
1 Mayıs’ta insanların üzerine ateş açmak ihanettir.
Ülkeyi “kaos ortamında” tutmak için katliamlar düzenleyip karışıklıklar çıkarmak ihanettir.
Danıştay cinayetinde, kamera görüntülerini silerek bütün ülkeyi yanıltıp çatışmaları kışkırtmak ihanettir.
Dağlıca baskınında, resmî belgelere de yansıdığı gibi PKK militanlarının geçeceği yolun üstündeki mevzileri boşaltıp, onca çocuğun ölümüne yol açmak ihanettir.
Aktütün’de, gelen PKK’lılar “uydu görüntüleriyle” saptandığı halde saldırıyı caydıracak önlemler almayarak karakoldaki çocukları ölüme teslim etmek ihanettir.
Bu “suçların” bir kısmı bugün artık yargıda.
Diğerleri de Türkiye demokratikleştikçe teker teker yargının önüne çıkacaktır.
Şimdi gelelim, sizin bizi “hainlikle” suçlamanıza yol açan Sarıyayla baskınına.
Bence de burada bir ihanet ve hainlik var.
Ama hainlik “o çocuklar neden öldü” diye sormak değil.
Hainlik, o çocukları ölüme terk etmek.
Şamil Tayyar ve Adem Yavuz Arslan, “anayasa reformlarını engellemek amacıyla kaos çıkartmak için PKK’nın baskınlar düzenleyeceğini” yazarak nerelere baskın yapılacağını da liste halinde sıraladı.
Önce bu iki yazarın işaret ettiği Giresun’da patladı mayın.
Sonra Tunceli’deki karakol baskını geldi.
Ve, çocuklar o baskında öldü.
O baskının bütün hikâyesini, nasıl olduğunu, nasıl geliştiğini bugünkü sürmanşetimizde yazdık.
Oradaki karakol komutanıyla yardımcısı ve yanlarındaki neferleri, arkadaşlarını kurtarabilmek için sonuna kadar yiğitçe mücadele etmişler.
İnandıkları bir dava ve inandıkları bir meslek için canlarını vermişler.
Böyle yiğit ve fedakâr insanlar, dostlarının da düşmanlarının da saygısını kazanırlar.
Peki, siz ne yaptınız?
Tunceli’de baskın yapılacağını gazete yazarları bile bilirken, bu konudaki bilgiler bütün “yetkililere” bildirilmişken siz nasıl bir önlem aldınız?
Size emanet edilen o çocukları ölümden kurtarmak, o baskını daha gerçekleşmeden durdurmak, baskını düzenleyenleri caydırmak için ne tür hazırlıklar yaptınız?
Bu soruya açıkça cevap vermeye sizin cesaretinizin yeteceğini sanmıyorum, onun için ben cevaplayayım.
Hiçbir önlem almadınız, hiçbir hazırlık yapmadınız.
Savunmasız bir yere, savunmasız bir şekilde kurduğunuz karakoldaki çocukları savunmasız bir şekilde bıraktınız.
Karakoldaki çocuklar, ellerinde yeterli imkân olmadığı için PKK’lıların civardaki evlere sızdıklarını bile zamanında fark edemediler.
Neden o çocukları korumadınız, neden baskın yapılacağını bile bile onları yetersiz silahlarıyla o dağın başında yalnızlığa terk ettiniz?
Neden baskın yiyen karakola “ambulans” bile geldiği halde “yardım edecek” kuvvetler gelmedi?
Nasıl oluyor da komutanızdaki ordu, bir ambulansın gittiği yere ulaşamıyor?
O çocukları “yağmur yağdığı” için koruyamadığınızı söylediniz, askerlik tarihinde bir komutan için bundan daha utanç verici bir açıklama olduğunu sanmıyorum.
Bu açıklamadan sonra o bölgedeki karakollarda bulunan çocukların “yağmur yağdığında” neler hissedeceğini, aklı eren biri size anlatsın.
Şimdi onu bunu suçlamayı bırakıp, sizi general yapan bu ülkeye anlatın, neden bir “kaos planının” parçası olan saldırıları önleyecek tedbirler almadınız, neden o karakoldaki çocukları yetersiz silahlarla, yetersiz imkânlarla orada bıraktınız, neden o çocukların yardımına ambulanstan bile sonra gittiniz.
Bütün bu olaya baktığınızda “ihaneti” nerede görüyorsunuz gerçekten siz; bunları yazanlarda mı, o çocukları korumayanlarda mı?
Siz, yapayalnız bıraktığınız, savunmasız koduğunuz, yardım göndermediğiniz, arkadaşları için yiğitçe ölen o çavuşun ve diğerlerinin ailelerine ne diyeceksiniz?
Öldü o çocuklar.
Söyleyin bize general, kimin yüzünden öldüler, hangi “hainliğe” kurban gittiler...



En son Itri tarafından Cuma Mayıs 07, 2010 8:39 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi

reis

reis
AKTİF ÜYELERİMİZDEN
AKTİF ÜYELERİMİZDEN

herşeyden önce AHMET ALTAN gibi halktan ve haktan uzak gıcık, sakal ve bıyığıyla türklükten uzak birinin de ancak bu sözler beklenirdi.hiç şaşırmadım doğrusu...tabiki ordumuzun insanlarıyla komuntanlarıyla uğraşacaklar..çünkii art niyet peşindeler.bir asker yakını olarak,bir o yöreler de askerlik yapan bir yakiin olarak böyle bir disiplinsizik asla ve asla mümkün değilidir.her TÜRK asker doğar..insanların oturdukları yerden veya artniyetlilerin.oturdukları yerden.askerleri aşağılaması veya eleştirmesi çok kolaydır..zaman gazetesinin yandaşı olan ve benim de yıllardır,islama hizmet adına aldığım bu zaman gazetesinin yan ürünü olan taraf her ne hikmetse devamlı ordumuza, askerimize,hiçbir haber kalmamışcasına haberleri asker ve ergenekon üzereinden yöneltmektedir.stv televizyonunu ne zaman açsam ergenekondan başlayıp ergenekondan bitirmekte dir..zaman gazetesinin bir ikiz kardeşi olan, sözde islamcı,aslında tam bir din süşmanı olan AHMET ALTAN sakalı bozuk şeyy bizim dincilerimiz oldu şimdiler de.. yani şimdi biz o sakalı bozuk islimetten uzak AHMET ALTANLARA kaldık.yuh size diyesim geliyor daa .din kardeşiyiz ...lütfen diyorum aklınızı başınıza toplayın..genel kurmaydı şöyle yaptı da böyle yaptıda muhabettini bırakın da önce kendinize bakın. derim ben.ben sizden daha islmacıyım.size soruyorum bu AHMET ALTAN namaz kılar mı?ben öyle sanıyorum ki bey namaz namaz,, kılsa hade bir çeşit ama, o da yok malesef kalmış ordumuzu eleştiriyor.sen önce kendine bak diyor.ben islamcı milliyetci ve muhafazakar bir insanım. dinim devletim bir yana bu yobaz ve soslalistler bir yana.hem soruyorum.siz ne zamandır sosyalist oldunuzz? şu alıntıyıda ilave etmek istedim..

Hedefiniz Başbuğ
Önceki yazımda, Çinli “Harp Sanatı” uzmanı Sun Tzu’dan söz etmiştim... M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış bu düşünürün post-modern taklitlerinin şimdi uyguladıkları taktik; “doğrudan vurmaya gücün yetmiyorsa, arkadan - başka cepheden vur!” şeklindedir. Mesela, ******’e vurmaya şimdilik gücün yoksa İsmet İnönü’ye vur!
En son taktik hatta strateji, Türk Ordusunu -henüz- yıkmaya gücün yoksa,
sırayla assubaylardan albaylara, generallere -emekli-muvazzaf Korgenerallere, Koramirallere ve Orgenerallere kadar “Komutanların üzerinden” vur. Onları tutukla ve yargıla!
Sıra Başbuğ’da
Ve şimdi sıra geldi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a vurmaya... Başbakanın gücü şimdilik onu görevden almaya yetmediği için, önce yaş haddinden “emekli edilmesini” gündeme getirdiler! Hemen sonra da, 30 Nisan’ı 1 Mayıs’a bağlayan gece PKK tarafından, Tunceli’de, Sarıyayla Karakoluna yapılan ve 4 şehit verilen saldırıda “vahim ihmallerden - istihbarat zaafından” söz ediyorlar. Hatta bu ihmallerin, “Anayasa paketine” engel olmak için, kasıtlı olduğunu bile ima ediyorlar.
Bu baskılar üzerine Cumhurbaşkanı Gül, Genelkurmay Başkanlığından bilgi istediğini ve aldığını söylüyor... Bu “Başkomutan” mevkiinde olan Cumhurbaşkanın görevi ve hakkı... İlk defa olsa da!
Fakat Gül: “Bu olay biraz farklı... Terör örgütünün cüreti söz konusu” diyor! Yani, ihtiyari veya kasıtlı bir şüphe tohumu... “Şu sırada, PKK neden cesaret alıyor?” Bu sözlerin altında acaba bir ima mı var? Fesat kafalılar böyle düşünürler!
Ve gene tam bu sırada, Anayasa Paketi içindeki, “Genelkurmay Başkanlarının da Yüce Divan’da yargılanmaları” maddesi kabul edildi... Tesadüf mü?
Fesadın kaynağı
Bunları ortaya atan kim? Malum Taraf gazetesi. Ahmet Altan, Yasemin Çongar “fesat ikilisi”! Bu ikili kimlerden yana? Türk ordusundan “yana” olmadıkları besbelli... TSK’nın daha başarılı olmasını hiç istemezler... Şimdiye kadar PKK terörünü telin ettikleri hiç görülmedi! Aksine bu “ikili” Altan ve Çongar, “tesadüfen” bir yıl önce, 20 Nisan 2010’da, Kandil Dağı’nda PKK’lı teröristlerle yatıp kalktılar, görüştüler. Teröristlerle hatıra fotoğrafı çektirdiler. Sonra da, PKK’ya tercüman olduklarını söyleyip. Eşkıya inlerini, ‘eğitim akademisi’ diye nitelendirdiler. Ve bu “akademiden” feyz alanlar, şimdi, yeni PKK saldırısını telin edecekleri yerde Orduyu ve Başbuğ’ve Jandarma Genel komutanını suçluyorlar. Fesuphanallah! Samimi olmaları mümkün mü?
Ancak bu aşırı gayretin bir hâsılası daha var: Ordu ile halk arasına, şehitlerle komutanlar arasına nifak sokmak! Ve sonunda Başbuğ’u devirmek... Sonrası Allah kerim... Başbuğ’dan sonra gelecek Genelkurmay Başkanının gönüllerine göre olmasına, mesela bir “Hilmi Özkök” olmasına imkân yok... Ama umut dünyası, sakalın üzerinden ihanet fareleri geçmeye görsün! Bir umutları da herhalde komutanlar arasına rekabet nifakını sokmak!..
Şüpheler
“Nifak” tohumları kadar bunlarla bağlantılı, tehlikeli bir durum, kahrolası “şüpheler” var. Vatansever ve ordularına bağlı bazı arkadaşlarımız da, son saldırı konusundaki yoğun iddialar
üzerine, “acaba doğru mu, mücadelede bir zaaf ve ihmal mi var” diye
sormaya başladılar. Bu durumda, fesada karşı kesin önleme ateşi açılması
gerekiyor!
İtalyan Makyavel, Prensine “Kendini düşmanlarının yerine koy, onlar gibi düşün ve onları kendi silahlarıyla yen...”, Çinli stratejist Sun Tzıu da, “Düşmana karşı, onların silahlarını kullan” demişler! Yani kısacası, “düşmanlar kadar, sinsi ve fesat olmak, onların silahlarını kullanmak” gerekiyor! Ama işte bu pek mümkün değil; serde, şövalyelik-yiğitlik var!
ALTEMUR KILIÇ

Itri

Itri
HİPERAKTİF ÜYELERİMİZ DEN
HİPERAKTİF ÜYELERİMİZ DEN

Sayın Reis 32. Şimdiye kadar cevap yazmamamın sebebi; hem gündemin hızından, hemde Altemur Kılıç'ın alıntıladığın yazısını okuyup öyle cevap vermekti. Geçte olsa okudum, ne kadar geç olursa olsun cevap vermek gerekiyor.

Beni ilgilendiren şahısların ne olduğu, kim olduğu değil, söylediklerinin ne olduğudur. Öbür tarafı magazine girer. Seni o kısım ilgilendirebilir ama beni ilgilendirmez.

"Böyle disiplinsizlik asla mümkün değildir" diyorsunuz bu şovenist bir cevap oluyor. Gerçi başka ne diyeceksiniz ki? Genelkurmay bile cevap veremiyor. Böyle disiplinsizliğin olmadığını söylemek için basını, olayları hiç takip etmiyorsunuz demektir. Eğer takip ediyorda gelişmelere "aman askere bir şey olmasın" diye sırt dönüyorsanız size söyleyecek hiç bir şeyim yok. Art niyetlide olsa mademki böyle bir iddia var, sayın genelkurmay başkanına düşen, bu işin böyle olmadığını belgelerle ortaya koyup milleti rahatlatmaktır. Demokratik bir ülke böyle olmalıdır. Ama ne yapıyor genelkurmay başkanı: Esip gürlüyor, hainlikle (hiç belge olmadan) suçluyor, olaylarla ilgili açıklama yok, soruşturma yok, üstüne üstlük suçlular korumaya alınıyor: Berk mahkemeye çıkıp ifade vereceği gün gizli görevle Ankara'ya çağrılmadı mı? Mahkemenin görüleceği gün uçaklar adliyenin üzerinden uçurulmadımı? Yahu suç işleyen askere sahip çıktığınız kadar milletin reyiyle seçilmiş hükümeti darbeyle devirmeye çalışanlara karşı, milli iradeye sahip çaksanıza? Sanki MHP bir darbeyle Türkeş Darbecilerin arasından atılamadı 27 mayısta. Sanki 12 Eylül darbesi MHP ye karşı yapılmadı, hayret yani. Milli iradeden taraf değildiniz madem yıllardır niye 12 Eylül mağduru rolü oynadınız?
Askerlerin elinde el bombası patlaması, mayın döşemesinin sonucu yanlışlıkla kendi askerimizi öldürdüğümüz yine gizli ses kayıtlarıyla yıllar sonra ortaya konuyor. Bunlar askeri disiplinsizlik değilmidir? Bir haber alıntıladım: Parola Adi başbakan. Sonuç Astsubay ihraç. Sen askerlik yaptın. Böyle bir şey yukarıdakilerin onayı olmadan yapılabilirmi? Ama sadece Astsubayı attılar. Diğer leri ne oldu ? Korunmuş oldu. Buna ne dersin?
Gelelim Alıntı yazı Altemur Kılıç'a
Yazar tescilli. Babası ünlü istiklal Mahkemesi başkanı Klıç Ali. Kıliç Ali masumları asan adam. Birisi İskilipli Atıf hoca.Oğlunun bunda ne suçu var derseniz babasının yaptığı herşeyi savunduğuna göre bu zulme ortak. Malum zulme rıza zulümdür. Yinede bu sıfatlara bakmadan sadece yazıya bakayım dedim. acaba Altan'ın iddialarına karşı bir iddiası mı var diye.YOK. Yani Altan "asker ambülanstan sonra geldi" diyor ya. "Hayır, işte belgesi ambülanstan önce geldi" desin yok. Suçlama, suçlama. Adam utanmadan bir de diyorki başbakan için "Genelkurmay başkanının görevden alamadığı için" diyor. Yazık bir ülkede başbakan kendi emri altında birine hesap soramıyorsa bu normal mi? Gazeteci bunun normale girmesi için destek vereceğine neler yazıyor. Genel kurmay başkanının suç işlerse yargılanabilmesine eleştiri getiriyor yazar. Bu yargı dan kaçmaktır, usulsüzlüklere davetiye çıkarmaktır. Birileri de diyorki, ordu yıpranırsa ortalık şeriatçılara kalırmış.Sevsinler. Bütün bunlar olmasın diye bütün bunlara göz mü yumalım?
Biz askere düşman değiliz, asker bizim askerimiz. Ama askerin Anayasa ile çizilen sınırların dışına çıkmamalarını istiyoruz. Çıkarlarsa kim olursa olsun hesap vermelerini istiyoruz. Bu askeri küçültmez dahada yüceltir. Ama siz farklı düşünüyorsanız siz bilirsiniz. Ama Ahmet Yesevi Hazretlerinden ve tüm alimlerimizden şu kuralı hatırlatalım:
Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir,
Temele taş koymak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli.

Verilmezse ne olur? Devlet batar. Allah'ın kanunu böyle.
Selamla.

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz